AK Parti'de ilçe kongrelerinin başlamasıyla birlikte yaşanan hareketlilik, parti kulislerinde artık "rutin" olarak tanımlanmıyor. Ankara ve İstanbul merkezli kulislerde konuşulanlara göre bu süreç, klasik bir teşkilat yenilenmesinin çok ötesinde; partinin geleceğini, liderlik mimarisini ve güç dengelerini yeniden şekillendirmeyi hedefleyen sessiz ama sert bir operasyon niteliği taşıyor.
SADAKAT DÖNEMİ BİTİYOR MU?
Genel Merkez'in son aylarda verdiği mesajlar, AK Parti'de uzun yıllardır geçerli olan "sadakat her şeydir" anlayışının sorgulanmaya başlandığını gösteriyor. Artık sadece partiye bağlılık değil;
gibi kriterler ön plana çıkıyor. Kulislerde bu durum, "eski teşkilat ağlarının yavaş yavaş devre dışı bırakılması" olarak yorumlanıyor. Bazı il ve ilçelerde yıllardır etkili olan isimlerin sessizce tasfiye edilmesi ise dikkat çekiyor.
KULİSLERDE ŞİFRE: "ÖZDEMİR MODELİ"
AK Parti içindeki bu dönüşümün somut karşılığı olarak sık sık İstanbul İl Başkanı Abdullah Özdemir örneği masaya yatırılıyor. Parti kulislerinde "Özdemir modeli" olarak adlandırılan bu profil;
bir yönetici tipini temsil ediyor.
Kulislerde konuşulanlara göre yeni ilçe ve il yöneticilerinde bu profile benzer isimler özellikle tercih ediliyor. Bu da AK Parti'nin "yeni nesil yönetici prototipi" oluşturma çabası olarak değerlendiriliyor.
VAKIF HAVUZU: TESADÜF MÜ, STRATEJİ Mİ?
Son dönemde teşkilatlarda öne çıkan isimlerin önemli bir kısmının TÜGVA ve İlim Yayma Vakfı gibi yapılardan gelmesi, parti içinde tesadüf olarak görülmüyor. Aksine bu durum, bilinçli bir kadro planlamasının parçası olarak yorumlanıyor.
AK Parti'nin özellikle genç seçmenle bağ kurmakta zorlandığı bir dönemde, vakıf kökenli, iyi eğitimli ve ideolojik olarak "dava bilinci" ile yetişmiş bir kuşağın sahaya sürüldüğü konuşuluyor.
Kulislerde bu strateji, "hem tabanı konsolide et, hem merkez seçmeni ürkütmeden yeni bir dil kur" şeklinde özetleniyor.
BİLAL ERDOĞAN DETAYI NEDEN BU KADAR KONUŞULUYOR?
Tüm bu yeniden yapılanmanın merkezinde ise kulislerde giderek daha yüksek sesle dile getirilen bir isim var: Bilal Erdoğan.
Parti içi değerlendirmelere göre vakıf tercihleri, kadro yapılanması ve yeni yönetici profili, Bilal Erdoğan'ın siyaset sahnesindeki olası rolü için zemin hazırlığı niteliği taşıyor.
Ancak bu durum, kısa vadeli bir liderlik hamlesi olarak görülmüyor. Aksine, kulislerde bu sürecin 10–15 yıllık bir planın parçası olduğu konuşuluyor. Hedef; Erdoğan sonrası dönemde parti içi boşluk oluşmasını engelleyecek, ideolojik ve örgütsel olarak uyumlu bir kadro mimarisi kurmak.
MEDYADA "KONTROLLÜ PARLAMA" DÖNEMİ
Teşkilatlardaki bu değişimin medya ayağında da yankıları var. Ankara kulislerinde, bazı üst düzey isimlerin iktidara yakın ekranlarda eskisi kadar görünmemesi dikkat çekiyor.
Bu durum açık bir çatışma olarak yorumlanmıyor; ancak parti içinde "kontrollü görünürlük" politikasının devreye sokulduğu konuşuluyor.
Kulislerdeki ifadeyle:
"Kimse kendi başına yıldızlaşamayacak. Parlayan herkes, merkezden onaylı parlayacak."
HEDEF SEÇİM DEĞİL, REJİMİN DEVAMLILIĞI
AK Parti'ye yakın kaynaklar, bu dönüşümün 2028 seçimleriyle sınırlı olmadığının altını çiziyor. Asıl hedefin;
bir kadroyu kalıcı hale getirerek, partiyi Erdoğan sonrası döneme sorunsuz taşımak olduğu ifade ediliyor.
KULİSLERDE SON CÜMLE
Ankara kulislerinde konuşulan tablo net:
AK Parti'de bugün yaşananlar bir "kongre süreci" değil; gelecek on yılları hesaplayan sessiz, derin ve kontrollü bir yeniden yapılanma.
Kongreler vitrin, asıl mücadele perde arkasında.